Bir alıntı okudum çok sevdiğim ve saydığım bir dostumun paylaşımında. Harika bir alıntıydı, günümüz içinde derslerle doluydu. Her şeyin alt üst olduğu, hatta bittiği, acıların her geçen gün biraz daha arttığı bir ortamda geleceğe nasıl bakmamız gerektiğinin işaret fişeği idi adeta! İzin verirseniz eğer “Dört Mum” adındaki bu öyküyü paylaşacağım sizlerle. “Dört tane mum usul usul yanıyordu. Ortalık o kadar sessizdi ki, mumların konuşmalarını duyabiliyordunuz. Birinci mum dedi ki: “Ben BARIŞ’ım. Ama kimse benim yanmama yardımcı olmuyor. Sanırım yakında söneceğim.” Alevi hızla azaldı ve sonunda tamamen söndü. İkinci mum: “Ben VEFA’yım! Ne yazık ki artık vazgeçilmez değilim. Onun için bundan sonra yanıp durmamın bir anlamı kalmadı.” Sözlerini tamamladığında esen hafif bir rüzgâr onu tamamen söndürdü. Sırası geldiğinde üçüncü mum, hüzünlü bir sesle dedi ki: ”Ben SEVGİ’yim. Yanacak gücüm kalmadı. İnsanlar beni unuttu, değerimi anlamıyorlar.
En yakınlarını sevmeyi bile unuttular.” Sevgi de daha fazla beklemeden sönüp gitti.
Ansızın ! Odaya bir çocuk girdi ve üç mumun da yanmadığını gördü. “Neden yanmıyorsunuz? Sizin sonsuza kadar yanmanız gerekmiyor muydu?” dedi.
O zaman dördüncü mum konuşmaya başladı:
“Korkma, ben yandığım süre öteki mumları da yeniden yakabiliriz. Ben UMUT’um.”
Çocuk parlayan gözlerle UMUT mumunu aldı ve öteki mumları birer birer yaktı.”
Umut mumu yandığı sürece hangi mum sönerse sönsün yeniden yakar bu millet. Karanlıklar aydınlanır, yaralar sarılı ve hasta silkinir ayağa kalkar.
Daha iki gün önce yazmıştım şu satırları:
“Sadece zaferlerle gelmez kenetlenme, hatta ondan da önce felaketlerle gelir. Felaket dayanışmayı ve birleşmeyi ardından da kaçınılmaz zaferi getirir.
Birinci Dünya Savaşı’nın ağır yenilgisi ve Mondros Silah Bırakışmasının yüzkarası olmasaydı ne Sakarya olurdu, ne de Dumlupınar. Sevr’in utancını Lozan silmiştir.”
Biz bu depremin yaralarını da sararız, yeter ki birileri ısrarla ve inatla basit politik hesaplarla bizleri ayrıştırmaya kalkmasın. Yeter ki birileri yasaların çiğnenmek için değil uygulanmak ama bizden sizden ayrımı yapmadan uygulanmak için konulduğunu unutmasın.
Bir fırsattır yeniden ahlak yoluna dönüş için bu felaket. Çalmadan çırpmadan, çalmaya çırpmaya göz yummadan, arsızlık uğursuzluk yapmadan çalışmak ve yönetmek için.
Bir fırsattır riyasız, yalansız, kinsiz ve kibirsiz yeni bir sosyal düzene adım atmak ve senin benim bizim oğlan/bizim kız yerine “iyi-dürüst-bilgili-liyakatli” bir kadro kurmak için.
Umutluyum gelecekten. Umutluyum, umutluyum, umutluyum